Pamuk Prenses ve yedi cüceler

Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, pireler berber iken develer tellal iken çok uzaklarda bir ülke varmış. Bu ülkenin kraliçesi teni kar gibi ak, yanakları elma gibi al, saçları da kömür gibi kapkara bir kız çocuğu dünyaya getirmiş ama ne yazık ki kendisi doğumdan birkaç saat sonra ölmüş. Kral, teni bembeyaz olduğu için bu güzel bebeğe Pamuk Prenses adını vermiş. Kral günün birinde yeniden evlenmiş. Yeni kraliçe çok güzel bir kadınmış ama bir o kadar da kötü kalpliymiş. Birisinin kendisinden daha güzel olabileceğini kabul edemeyen biriymiş. Odasında sihirli bir aynası varmış. Her gün o aynanın karşısına geçer, saatlerce kendisini seyreder ve aynaya dünyanın en güzelinin kim olduğunu sorarmış. Yıllar geçmiş. Pamuk Prenses 14 yaşına başmış. Kraliçe her gün yaptığı gibi o gün de aynasına en güzelin kim olduğunu sormuş. Aynanın “Pamuk Prenses” cevabını vermesi üzerine kötü kalpli kraliçe kıskançlıktan deliye dönmüş. Hemen sarayın avcısını huzuruna çağırtıp onunla bir anlaşma yapmış. Avcı, prensesi ormana götürüp orada öldürecekmiş. Avcı kraliçenin bu emrine uymak zorunda kalmış ve prensesi ormana götürmüş. Ancak tam öldürecekken prensesin ağladığını görünce dayanamayıp vazgeçmiş. Prensesin kaçmasına izin vermiş. Saraya dönüp prensesi öldürdüğünü söylemiş kraliçeye. Bu arada Pamuk Prenses de ormanın derinliklerinde kendine kalacak bir yer arıyormuş. Küçücük bir kulübe bulmuş ve kapısını çalmış ama açan olmamış. Sonunda dayanamayıp kulübeye girmiş. İçeride üzeri nefis yemeklerle dolu güzel bir sofra kuruluymuş. Sofrada yedi küçük tabak ve masanın çevresinde yedi küçük sandalye varmış. Odanın bir köşesinde ise yedi küçük yatak diziliymiş. Beklemiş, beklemiş, ama kimsecikler gelmemiş. Saatlerce yürüdüğü için çok yorgun ve aç olan prenses sonunda dayanamayıp yemeklerden yemiş ve sonra da yatakları birleştirerek kendine bir yatak yapıp uyumuş. Bir süre sonra kulübenin sahibi olan yedi cüceler gelmiş. Pamuk Prenses’i görünce, “Ne kadar güzel bir kız!” demişler. Uyandırmaya kıyamamışlar. Prenses, sabah olup uyandığında cüceleri görmüş. Önce çok korkmuş ama kısa bir süre sonra onların çok iyi insanlar olduğunu anlamış. Yedi cüceler Pamuk Prenses’in burada yaşamasını ve ev işlerini üstlenmesini istemişler. Prenses hemen kabul etmiş ve çok mutlu olmuş. Bu arada kötü kraliçe prensesin ölmediğini öğrenmiş ve yaşlı bir kadın kılığına bürünerek prensesin yaşadığı kulübeye gitmiş. Çok güzel görünen kıpkırmızı zehirli bir elmayı prensese ikram etmiş ve prenses elmayı ısırır ısırmaz yere yığılıp kalmış. Kraliçe hemen oradan kaçmış. Yedi cüceler prensesi bu halde bulup uyandırmaya çalışmışlar ama bir türlü uyanmamış. Gömmeye kıyamadıkları için camdan bir tabutun içine koyup başında ağlamaya başlamışlar. Bu sırada oradan geçen çok yakışıklı ve iyi kalpli bir prens cücelerin seslerini duyarak tabutun başına gelmiş. Prensesin güzelliğinden o kadar etkilenmiş ki sevgiyle dudaklarına küçük bir öpücük kondurmuş. Prenses, prensin öpücüğüyle hayata dönmüş. Yedi cüceler çok mutlu olmuşlar. Prens, Pamuk Prensesi sarayına götürerek onunla evlenmiş ve ömür boyu mutlu yaşamışlar. Gökten üç elma düşmüş. Biri anlatana, biri masaldakilere, biri de dinleyenlerin başına...
Çocuğunuzun tıpkı Pamuk Prenses ve yedi cüceleri okuduğu gibi severek okuyacağı ve dinleyeceği, macera dolu hikayeler ve masallar içeren kişiselleştirilmiş kitaplar www.kitapyildizi.com ‘da.